Thursday 3 May 2007

2 Mayıs Çarşamba | Şehirdeki insan sayısı 28'e yukseldi!!



Burası, dedim ya, Avrupa'nn Ankara'sı tam olarak. Sabah belediyenin ek binalarından birine gittik. Orada buluşacağımız kişi şehir planlama departmanından Laurent Langer idi. Binaları çok güzeldi buradaki tüm binalar gibi. Bizi aldığı toplantı odası da tam işine göre düzenlenmişti. Etrafta ilgi dağıtacak hiçbirşey yoktu. Güzel siyah masaları yanyana koymuşlar, şık bir projektörleri, gün ışığına göre otomatik açılıp kapınan dış jaluzileri,vs..vs..

Hepimiz masaya yerleştikten sonra Bay Langer samimi tonuyla, arada untuttuğu İngilizce kelimeleri Fransız hocalarımıza sorarak, şehrin mimari gelişimini anlattı. Tabi şehir planlamacı olarak şehirdeki sosyal yaşamı da açıkladı. Gidip Kirchberg denen mekanı gördük.

Şehirin gelişimine gelince. Yaşlılar göçüp gitmeye başlayınca bu diyarlardan genç nüfus az da olsa varlığını sürdürmüş. Varolan tüm yapılar cok eski ve klasik. 1950'den beri dorğu düzgün bir kazma vurulmamış hiçbir yere, ta ki 2000'lere kadar. Burası Avrupa'nın işlerini yürüten üçüncü merkez olunca yapılanma da hızlanmış. O kadar çok ve güzel mimari örnekleri var ki.. Hmm ama sorunları var. Hem de büyük. Mesela şehirde yaşayanlarla çalışanların sayısı arasında dağlar kadar fark var. Avrupa'daki genç nüfusu buraya çekmek istiyorlar. Fakat gençler için de çok pahalı olduğunu biliyorlar. Buna bir çözüm getirseler paylaşırlardı, ne düşündüklerini bilemiyoruz.

Kirchber denen platformda yıllar önce bankaların merkezleri kurulmuş. Zaten burası bir yandan da banka şehri. Bu nedenle hukuk, bankacılık gibi bölümleri olan üniversiteler kurmak istiyorlar. İşleri zor. Portekizce, İngilizce, Fransızca, Almanca ve bunların karmaşası bir Lüksemburgca var kullanılan diller arasında.

Şehrin merkezinden çok uzak kalmak istemiyor kimse. İnsanlar şehrin etrafına yayılsın istemiyorlar. Mesela bizdeki Tarlabaşı bulvarı nasıl sosyal yapılanmayı ikiye ayırıyorsa, burada da tren yolu şehri ayırıyor. Bundan rahatsızlar. İnsanların bir araya gelmesini sağlamak için tren yolunun iki tarafına da çok geniş kompleksler düşünüyorlar. Sinemasından alışveriş merkezlerine, iş yerlerinden eğlence parklarına kadar bir çok yapı konduracaklar. Gerçekten büyük bir alan.

Mesela çok ilginç bir sorunları var. Kapitalist dünya içinde büyük bir ironiyi kırmaya çalışıyorlar. Şehirde toplu taşıma araçlarını halkın sadece %2'si kullanıyor. Çünkü %98'inin kendi araçları var. Yollar da bomboş. Yol tıkanıyor, trafik var dedikleri şeyi de bugün öğlen saatlerinde yaşadım. Güldüm valla. Gideceğimiz yere tahminen 6 dakika geç kaldık o kadar.

Toplu taşımayı arttırmak için de tramvay gibi farklı araçlarla insanları yönlendirmek istiyorlar. İyi hazırlanmış projeleri var. Kitapçıklar aldım, gelince uzun uzun anlatıcam onları da.

Bir de endüstriyel alanlarla şehir merkezi arasında bağ kurmak istiyorlar. Yani insanların bulundukları yerleri önce birbirlerine bağlayacaklar ardından da sosyalleşmeleri için alanlar yapacaklar. Bunları ne kadar zaman için planladıklarını öğrenince şaşırdım. 25 yıl!! 25 yıl sonra burası böyle olacak dediler. Herşeyleri de hazır, takır takır yapıyorlar. İstanbul'la karşılaştırılamaz. O kadar farklı ki. En fazla Anadolu'daki azca büyük şehirciklerle, belki Eskişehir'le karşılaştırılabilir dinamikler açısından.

Transit geçiş şehri olarak ün kazanmış burası. Sadece uzun bir yol varmış diğer ülkelere bağlanan bir de havaalanı, aynı yol üzerinde. İşte sonra banka merkezleri kurulmuş havaalanına yakın yerlere. Sonra da olaylar gelişmiş, hala da gelişiyor.

Bir de tam bu Avrupa birliği binalarının orada biri çadır kurmuş yaşıyor. Avrupa birliğine karşı olduğunu belirten yazılar var çadırda ve etrafındaki objelerde.Yazıların ve çadırın fotografını çektim ama yaşayanı ya da yaşayanları göremedim.

Tüm bunları gördükten sonra atölyeye dönüp günlük data çıkınlarımızı ortaya döktük. Yarın nasıl bir konu üzerinde calışacağımızı belirleyecegiz.

No comments: