Wednesday 9 May 2007

7 Mayıs Pazartesi | Durum değerlendirmesi



Ekipteki arkadaşlarımınla uyumumuz çok iyi. Sürekli tartıştığımız konuları geliştirip bunların da dışına çıkmaya çalışıyoruz. Artık belirli bir ürün çıkarma vaktimiz de geldi. Fakat bu kadar sorumuz olmasına rağmen net bir konuda uzlaşamadık henüz ve nasıl bir ürün çıkartacağımız belirli değil. Şu ana kadar ki izlenimlerimizi sizlerle paylaşarak durumu birlikte değerlendirebileceğimizi düşnündüm. Bakın bu SimCity bize neleri sunuyor.

Öncelikle şehirde hükümetin de genç sanatçıların da istediği ortak bi'şeyden bahsedeyim. Her iki taraf da gruplaşarak yaşayan farklı kültürleri biraraya getirmek istiyor. Devlet bunu yaparken herkesin belirli bir davraniş sergilemesini ümid ederek calışıyor.Farklılıkları nötralize etmeye calışıyorlar.

Öte yandan, aynı kültürel karmaşanın gerçekleşmesini isteyen gençlerin ümidi ise patlamaya hazır bir bomba olacak kültür karmaşasının zenginlikleri. Yani pratikte aynı istekler var, temelde ise farklı beklentiler. Devletin yapmaya calıştığı eğlence merkezleri, ofisler ve farklı yerleşkelerin istedikleri nötrlüğü sağlayacağına güveniyorlar ayni zamanda bununla gerçekten gurur duyuyorlar!

Bir diğer karmaşa da şehrin ve şehirdeki kimsenin kimliğini göremiyoruz dışardan. İnsanları tanımamız için hiçbir ipucu veren karakteristik davranışlar görmedik. Farklı bir ifade göremiyoruz.Bu da bize `kimliğin saklanması` başlığını gozönünde bir yere almamızı sağladı.

Homojenlik sorunu gündemde...Herkesin davranışları ve istekleri o kadar yakin ki birbirine homojen bir ortamda yaşadığımızı hissediyoruz. Yapay bir cennet adeta. Kişi başına düşen yıllık kazançta dünyanın en zengin ülkesi. Ama onunla da kalmıyorlar. Bu onlar için normal olduğundan belirli davranışlar geliştirmişler ve devam ediyorlar yaşamlarına. Evrimde de devrimde de ilerlenecek bir yer kalmamış gibi yaşıyorlar. Zaten buranın Dük'ü ve Düşes'i adına yapılıyor herşey. Politikacılarını araştırıyorum şimdi. Gelişmeleri an be an bildireceğim.

Gelelim en muhterem mevzuya. Bankalar buranın can damarları. 210 farklı banka var. Hepsinin de cok şık ofisleri var. Netten baktık bir kismına, gezecek kadar az değil para merkezleri. Tarihini araştırırken birkaç skandalla karşılaştık. En çok dikkatimizi çeken de Usame Bin Ladin'in hesaplarını burada tuttukları ortaya çıkınca kopan skandal oldu Kimse bundan bahsetmek istemiyor. İsviçre gibi burası. Cüzdanlar gizli yerlere konuşlanmış, dünyayı satın almayı dahi ufak bir hesap olarak görüyorlar.

En çok gözümüze çarpan yer ise Kirchberg. Kilise tepesi demekmiş Almanca, dün oğrendim. Kirchberg platformu dedikleri yerde Avrupa'nın en önemli kurumları bulunuyor. Adalet binasından tutun da en koca finans merkezlerine, filarmoni binasindan birkaç göstermelik yaşam alanı alışveriş merkezlerine kadar mimari açıdan en zengin alan burası. Buranın şehirle olan bağını bulmaya çalışıyoruz. Şehirdeki insanlar bu bölgeyi biraz uzaylı gibi algılıyorlar. Ama emin olmalıyız, hiç umursamıyor bile olabililer.

Benim kafamı kurcalayan asıl mevzu ise şehirdeki insanlarin etiği nedir ve politikaya ne açıdan bakıyorlar? Herkes halinden memnun gözüküyor ama bu hiç bi’şey düşünmüyorlar anlamına da gelmiyor. Şehirdeki insanların neye nasıl tepki verdiklerini ise hiç bilmiyoruz. Bu insanlarin limitlerini ne zorlar emin değiliz. Ne yapsak ne etsek sorunsalımızın altında biraz da bu yatıyor.

No comments: